Sesler bilindiği
üzere frekanslara ayrılır. Şu setlerin üzerinde gördüğünüz hani 50 veya
60’lardan başlayıp yükselerek Hz cinsinden frekansı gösteren ayarlar var ya, işte
onlar bu frekans aralıklarını ifade eder. Hani şu 10 Band veya 8 Band Graphics
Equalizer dediğimiz ayarlar aslında isteğimiz doğrultusunda bize bas tiz ayarı
yaptırır. Hz’den KHz’e doğru ses tizleşir.
İnsanlar belirli frekans aralıklarını duyabilirler. Köpekler insanlardan daha
fazla frekans aralığına sahip sesleri duyabilirler. Şu bildiğimiz, sadece
köpeklerin duyabildikleri düdükler gibi. Hoparlörler de bu frekans aralıklarını
doğal olarak ayrıştırırlar. Küçük çaptaki hoparlörler tiz sesleri, büyük çaptaki
hoparlörler bas sesleri verirler. Bir kolon üzerinde gördüğünüz küçükten büyüğe
sıralanan hoparlörler tizden basa kadar sesleri ayrıştırır. Sırf tiz sesleri
verebilen küçük çaplı hoparlörlere "TWEETER"; alçak frekanslı
yani bas sesleri verebilen geniş çaplı hoparlörlere de "WOOFER" denir. Bir kolon
üzerinde birkaç hoparlör görüyorsanız bu hoparlörler çok yolludur.
Küçük çaptan büyük çaplı hoparlöre doğru, tizden basa doğru sesi ayrıştırır.
Çok yollu hoparlörün amacı tiz ile bası tek hoparlör üzerinden alıp daha iyi
ayrıştırarak, yani görevi dağıtarak her frekanstan sesi daha net duyabilmenizi
sağlamaktır. Hatta bazı orta ve üst kalite kolonlarda fiyat ve marka ile doğru
orantılı olarak bu frekansları mevcut hoparlörlere frekanslarına göre ayırıp da
yollayan devreler bile mevcuttur.
Sokaklarda veya Amerikan filmlerindeki
gençlerde birer teyp görürsünüz: "Hey moruk çektim teybi". Alacalı
bulacalı, üzerinde yazar 1000 WATT. Bilgisayar dükkanlarına girersiniz ve
görürsünüz: 600W. Yok ebenin torunu. Nezih ve çok pahalı bir markanın kolonunun
arkasını çevirisiniz; 60, bilemediniz 80 WATT yazar. Üstelikte derinden, vE
kuvvetli ancak insanı rahatsız etmeyen, okşayan bir ses veriyor. Nedir işin
sırrı?
Arkadaşlar iki ayrı birimden konuşuyor. Biri
RMS, yani gerçek ses
çıkışı; diğeri ise PMPO, yani maksimum ses çıkışı. Geçerli olan RMS’dir. Biri 60
W derken, diğerleri, hatta saygın markalar bile, alt kesime hitap eden
ürünlerine insanı çekmek, "Benim kolonlarım 600 WATT" diyebilmek
için, PMPO cinsinden birim atmaktadırlar. Ancak hiçbir üst seviye müzik
sistemlerinde bu ibareyi fosforlu mor üstüne sarı puntolarla göremezsiniz.
Artık kanmayalım ve yavaş yavaş kutuların üzerinde küçük harflerle yazılmış
parantez içinde RMS yazan birimi okuyup değerlendirelim. Böylece hem tekliflere
daha bilinçli yaklaşmış oluruz hem de "Kolonlar 600W olsun!" deyip
komik duruma düşmemiş oluruz.
Nedir bu Dolby Surround Sound, Dolby Pro
Logic veya Dolby Digital. Müzik setlerinin üzerinde Dolby B-C NR; film
afişlerinde Dolby Surround Sound, Dolby Pro Logic, Dolby Digital ibarelerini
görüyoruz. Nedir bunlar yenir mi? Bir de başımıza DVD çıktı. DVD’lerin
üzerinden de eksilmiyor bu meretler.
Dolby bir teknoloji kuruluşudur. Ses teknolojilerini üretip standartlarını
koyar. İlk başlarda ses gürültülerini hışırtılarını ayrıştırıp temizleme amaçlı
olarak müzik setleri üzerinde gördüğümüz Dolby B veya Dolby C gibi özelliklerle
karşılaştığımız bu firma daha çok film endüstrisi için ses teknolojileri
üretiyor.
Önce mono vardı. Taş devrinin
ardından Stereo geldi. Yetmedi,
sesin bizi çevrelemesi gerekiyordu. Arkaya iki veya salonun büyüklüğüne göre
ikinin katları olarak Surround (çevreleyen) hoparlörler koydular ve sesi
ayrıştırarak belli frekanstan seslerin arka kolonlardan dönmesini sağladılar.
Tabii aslında çok basit bir tarifle anlattığım bu olaya Dolby Surround Sound dediler.
Bu da yetmedi; sesi daha iyi ayrıştırarak ön konuşmaları arka seslerden
ayırdılar bir orta kolon koydular. Oldu size DOLBY PRO LOGIC. Günümüzde
ev ve sinema tipi sistemlerde iki ön kolon, bir orta kolon ve arkayı sarmalayan
Surround kolonları kullanılmaktadır. Bunların amfileri bir nevi ayrıştırıcı görevi
görerek, tek kanaldan gelen sesi frekanslarına ayırarak bunu dağıttılar. Şu ana
kadar gelen ses bildiğimiz analog kablo üzerinden gelen sesti. Bu da, azmış
kudurmuş teknolojiye yetmedi tabii...
Sesi çeşitli yönlere
kaydedici cihazlar koyarak 5 kanaldan, ayrı ayrı kaydettiler. Bunu bildiğimiz 0
ve 1’ler ile kodlayarak sayısal olarak işlediler. Ve filmlere yerleştirdiler.
Yani bu sistemin amfileri bildiğimiz iki telli kablo üzerinden ses olarak
değil, sayısal olarak alıyor ve "hımmm bu ses arka kamyondan geliyor"
diyerek arka iki kolondan kamyon geçiriyor. Üstüne üstlük bir de insanın tüm
organlarını gıdıklayan şu doygun bas sesi ayrıştırıp LFE - Low Frequency
Effects
denen ‘Subwoofer’a veriyor. Yani her
kolonu tek tek yönetiyor. Ve işte size ünlü Dolby Digital;. Sıfır ses
kaybı; çünkü sesler CD’deki gibi sayısal olarak kaydedilmiş. Tamamen sesler
kendi kaynaklarında kaydedildiğinden yönleri tam ayrıştırılmış ve gerçekçi.
2 ön ve 2 arka kolon, 1 orta kolon; ediyor 5. Bir de Bas sesleri veren
Subwoofer; ediyor 5+1 "Dolby Digital". Tabii sinemada arka kolonları
yayıyorsunuz. 250 koltuklu bir sinema ile bizim salon aynı olmuyor tabii. Yetti
mi? Olur mu? Şimdi de niyeti bozup, iki ön kolonun yukarılarında iki noktaya,
iki ayrı kolon daha koyarak 7+1’e soyundular. Yakında sinemalar küre bir
kolonun içinde olacak, biz de içine oturacağız herhalde.
Bildiğiniz üzere
Sound Blaster Live!, 4 kolon teknolojisini oyunlara ve masaüstüne taşıdı.
Yukarıdaki sistemlerle karşılaştırılamaz ancak şu konum ve ses meselesini,
arkadan gelen patlama sesinin arka konumdan gelmesini oyun ve uygulamalar içine
sokan önemli bir noktadır. İki ayrı çıkışla ön ve arka kolonlara ayrı sesleri
yollayarak oyuna bir derinlik ve tat getirmiştir.
Bir kolon üzerine değerlendirme yaparken bir müzik otoritesi olmadığımızı ve o
ünlü Hi-Fi dergilerindeki gibi bir kolona sekiz sayfa ayırarak osiloskop
cihazlarıyla tüm kolonlara saldıramayacağımızı belirmekte fayda görüyorum.
Şimdi bir kolon üzerine değerlendirme yaparken dikkat edilmesi gereken hususlar
nelerdir bir göz atalım.